Kopya Eserleri - Vincent van Gogh

Önceki Sayfa

 

Eugène Delacroix kopyaları

Van Gogh, Eugène Delacroix kopyalarına ilişkin Theo ve Willemien van Gogh'a mektuplarında şunları belirtir:

 

Pietà; Delacroix, 1850 - Van Gogh, 1889

 

“Çalışmalarım iyi gidiyor. Yıllar yılı boş yere aradığım birçok şeyi buluyorum... Bunu fark ettiğimde de, Delacroix'nın, senin de bildiğin o sözü geliyor aklıma hep… Hani, artık soluğu da dişleri de kalmadığı zaman resmi keşfettiğini söylemiş ya. Peki, başımda bu ruh hastalığı var, tamam... Ruhsal bunalımlar geçiren daha birçok sanatçıyı düşünüyorum ve hastalığın hiçbir şey yokmuş gibi resim yapmayı sürdürmeme engel olmadığını yineliyorum kendime.

 

Üstelik, burada krizlerimin anlamsız bir dinsel havaya büründüğü düşünülürse, kuzeye dönmemin ille de gerekli olduğunu bile ileri sürmeyi göze alabilirim. Doktorla görüştüğünde bu konuda fazla konuşma ama bence bunun nedeni, manastır gibi yerlerde -Arles'daki hastane de öyleydi, burası da manastır görünümünde -aylar boyu yaşamak olabilir pekâlâ... Aslına bakarsan, böyle bir atmosferde yaşamamalıyım gerçekten, sokakta kalmak bile daha iyidir. Kayıtsız değilim biliyorsun, kriz sırasında acı çekerken bile dinsel düşüncelerin bana büyük avuntu getirdiği oluyor. Bu yüzden, geçen krizim sırasında çok kötü bir şey geldi başıma -Delacroix'nın Pietà’sının bir taşbaskısı vardı ya bende, o, birtakım başka baskılarla birlikte, yağın içine düşmüş ve berbat olmuş.

 

Buna çok fazla üzüldüm. Boş vakitlerimi tablonun yağlı boya kopyasını yapmaya ayırdım. Bir gün sen de göreceksin. 5 ya da 6 numara bir tuvale yaptım kopyayı, umarım duyguları verebildim.”

 

“Beynim öylesine dupduru, parmaklarım o kadar emin ki, Delacroix'nın Pietà'sını tek bir ölçü bile almadan çizdim. Oysa o resmin ön planında dört el ve kol var, çizmesi ne kolay ne de basit olan el hareketleri, gövde bükülmeleri var.”

Saint-Rémy-de-Provence, Salı 10 Eylül 1889 Theo van Gogh'a

 

“Diyelim ki yaklaşık bir ay içinde Valide'ye yazdığımda, ona bir resim göndereceğim; senin için de bir tane olacak.

 

Bu son birkaç haftada birkaç tane kendim için de yaptım - yatak odamda kendi resimlerimi görmek hoşuma gitmediği için, Delacroix'nın bir ve Millet'nin birkaç tablosunun kopyasını çıkardım.

 

Delacroix tablosu bir Pietà, yani ölü Mesih'le birlikte Kederli Ana. Bitkin ceset bir mağaranın girişinde sol yanı üstünde öne doğru kıvrılmış olarak yatıyor, elleri uzanmış halde ve ayaktaki kadın arkasında duruyor. Fırtına sonrası bir akşam ve mavi giysileri rüzgarla savurulan bu perişan figür, altın sarısı saçaklı mor bulutların süzüldüğü bir gök zemininde hemen göze çarpıyor. O da büyük bir çaresizlik jestiyle boş kollarını öne uzatmış ve elleri, çalışan bir kadının güzel, sağlam elleri görülebiliyor. Dalgalanan giysileriyle bu figür neredeyse boyuna denk genişliğe sahip. Ve ölü adamın yüzü gölgede olduğu için, kadının solgun başı bir bulutun önünde parlak biçimde öne çıkıyor - bu iki başın koyu renkli ve solgun bir çiçek gibi görünmesini sağlayan karşıtlığın daha iyi ortaya çıkmaları için düzenlendiği apaçık. Bu tablonun kimin eline geçtiğini bilmiyordum ama tam da üzerinde çalışma sürecindeyken, Kardeşim Yves, İzlanda balıkçısı ve Madam Krizantem kitaplarının yazarı Pierre Loti'nin bir makalesine rastladım.

 

Carmen Sylva üzerine yazdığı bir makale.

 

Yanlış hatırlamıyorsam, o kadının şiirlerini okumuşluğun var. Bir kraliçe, Macaristan'ın ya da başka bir ülkenin (hangisi bilmiyorum) kraliçesi; Loti onun özel odasını, daha doğrusu yazı yazdığı ve resim yaptığı stüdyosunu anlatırken, orada bu Delacroix tablosunu gördüğünü ve çok hayran kaldığını belirtir.”

 

“Ne var ki bunun gibi bir tablonun böyle ellerde olduğunu düşünmek, insana iyi gelir ve tablolara dönük bir his taşıyan kişilerin gerçekten bulunduğunu hayal edebilmek ressamları biraz avutur.

 

Ama böyleleri nispeten çok azdır.

 

Delacroix'nın ne olduğuna dair bir fikir vermek için, sana bir eskiz göndermek aklımdan geçti. Bu ufak kopyanın herhangi bir açıdan değeri yok elbette. Ne var ki onda, Delacroix'nın bir Kederli Ana'nın yüz hatlarını Roma heykelleri tarzında çizmediğini görebileceksin.

 

Ayrıca onda donuk halin, eleme boğulmaktan, gözyaşı dökmekten ve uyumamaktan yorgun düşmüş bir kişinin şaşkın, bulanık bakışının Germinie Lacerteux tarzına oldukça benzediğini.”

Saint-Rémy-de-Provence, Perşembe 19 Eylül 1889 Willemien van Gogh'a

 

İyiliksever Samarralı; Delacroix, 1849 - Van Gogh, 1890

 

“(Odamda tanıdığın bir adamın ünlü portresi (gravür), Monorou tarafından yapılmış bir mandarin kadını resmi (Bing albümünden alınma büyük baskı), ot sapı (aynı albümden), Delacroix'dan Pietà ve İyi yürekli Samiriyeli, Meissonier'nin okur taşbaskısı, ayrıca iki tane büyük saz divit çizim var.)”

Arles, Cuma 3 Mayıs 1889 Theo van Gogh'a

 

“Kopya yapma eski sistem olabilir ama bu kesinlikle beni hiç rahatsız etmiyor. Delacroix’nın İyi yürekli Samiriyeli tablosunun da kopyasını yapacağım.”

Saint- Rémy-de-Provence, Cuma 20 Eylül ya da dolayları, 1889 Theo van Gogh’a

 

Rembrandt van Rijn kopyaları

Van Gogh, Rembrandt van Rijn kopyasına dair düşüncelerini Theo’ya yazdığı mektupta şu biçimde dillendirir:

  

Lazarus’un Dirilişi; Rembrandt, 1630/1632 - Van Gogh, 1890

 

“Sevgili kardeşim, Bugün Bay Peyron'un dönmesiyle birlikte, sevecen mektuplarını, ayrıca evden gelen mektupları okudum ve bu yeniden biraz enerji, daha doğrusu düştüğüm karamsar havadan tekrar çıkma arzusu vermesi açısından bana olağanüstü iyi geldi. Oymabaskılar için çok teşekkür ederim - tam da öteden beri beğendiklerimden bazılarını seçmişsin, Davut, Lazarus, Samiriyeli ve yaralı adamı konu alan büyük oymabaskı. Kör adamı ve çok küçük diğer oymabaskıyı eklemişsin; sonuncusu öylesine gizemli ki ondan korktum ve ne olduğunu öğrenmeye cesaret edemedim. Onu, küçük kuyumcuyu bilmiyordum. Ama Lazarus! Bu sabah erkenden ona baktım ve sadece Charles Blanc'ın onunla ilgili söylediği şeyleri değil, doğrusu her şeyi söylemediğini de hatırladım.”

Saint-Rémy-de-Provence, Perşembe 1 Mayıs ya da dolayları, 1890 Theo van Gogh'a

 

Melek Figürü; Rembrandt, 1655/1660 - Van Gogh, 1889

 

“Her şeye rağmen, buradan gönderdiğim manzara paketinin eline geçmesine çok sevindim. Öncelikle Rembrandt tablosundan o oymabaskıya teşekkür ederim. Şaşırtıcı ve üstelik La Caze galerisindeki asalı adamı hatırlatıyor bana yine. Beni çok, ama çok sevindirmek istiyorsan, bir kopyasını Gauguin'e gider. Bir de Rodin ve Claude Monet broşürü gerçekten ilginç.”

Saint-Rémy-de-Provence, Perşembe 22 Ağustos 1889 Theo van Gogh'a

 

“Sevgili Theo,

 

Sana kendimi daha iyi hissettiğimi yazdığım ve ne kadar süreceğini bilmediğim için, sana tekrar yazmak için daha fazla beklemek istemiyorum.

 

Rembrandt'ın tablosundan o güzel oymabaskı için bir kez daha teşekkürler. Tabloyu tanımayı ve hayatının hangi döneminde yaptığını öğrenmeyi çok isterim. Bu tam da Fabritius'un Ratterdam portresiyle, La Caze galerisindeki gezginle birlikte insan portresinin aydınlık ve iç rahatlatıcı bir şeye dönüştüğü özel bir kategoriye girer.

 

Ve bu Michelangelo'dan ya da Giotto'dan ne kadar da farklı, her ne kadar Giotto buna yaklaşsa ve böylece Rembrandt ekolü ile İtalyanlar arasında bir tür olası tire oluştursa da.”

Saint-Rémy-de-Provence, Pazartesi 2 Eylül ya da dolayları, 1889 Theo van Gogh 'a

 

Honoré Daumier kopyası

Van Gogh, Theo’ya yazdığı mektupta Honoré Daumier kopyasını şöyle değerlendirir:

  

İçenler; Daumier, 1862 - Van Gogh, 1890

 

“Bir Daumier baskısı buldum: Bir trajediyi görmüş olanlar ve bir vodvili görmüş olanlar. Daumier'nin başka çalışmalarını görme özlemi gittikçe büyüyor içimde. Sağlam bir özlük, aklı başında bir "derinlik" var onda, hem nükteli hem de duygusal bir tutkuyla dolu; kimi yapıtlarında, örneğin Sarhoşlarda, belki bilmediğim Barikatta da, kızgın bir demirin ısısını anımsatan bir tutku görüyorum.”

Lahey, Perşembe 8 Şubat 1883, Theo van Gogh'a

 

“Bir figürdeki ifadeden söz açılmışken, bunun yüz hatlarından çok bir bütün olarak tavırda yattığına gittikçe daha da ikna olmaktayım. Son derece akademik yüz ifadeleri kadar korkunç bulduğum çok az şey var. Michelangelo'nun "Gece" tablosuna, Daumier'nin çizdiği bir sarhoşa, Millet'nin Kazıcılar resmine ve ona ait Kadın çoban adlı büyük ağaç baskıya bakmayı tercih ederim. Yahut Mauve'un yaptığı bir yaşlı ata falan.”

Lahey, Çarşamba 11 Temmuz ya da dolayları, 1883 Theo van Gogh'a

 

“Daumier'nin Ayyaşlar ve Régamey'nin Islahevi çizimleri, resim halinde yapmayı düşündüğüm şeyler. Onları gravürler arasında bulacaksın. Şimdilik Millet'lerle meşgulüm; maksadım üzerinde çalışılacak şeylerde hiç eksiklik çekmeyeceğimi belirtmek. Yani, yarı yarıya içeri tıkılsam bile, uzun bir süre oyalanabileceğim.”

Saint-Rémy-de-Provence, Pazartesi 13 Ocak ya da dolayları, 1890 Theo van Gogh'a

 

“Stüdyoya gelince, kırmızı yer karoları, beyaz duvarlar ve tavan, kır iskemleleri, çam masa, ayrıca umarım, portrelerden oluşan bir dekorasyon. Daumier tarzında karakteri olacak ve öyle tahmin edebiliyorum ki alelade olmayacak.

 

Şimdi senden stüdyo için bazı Daumier taşbaskıları ve bazı Japon baskıları aramanı isteyeceğim ama hiç de acil değil ve ancak ikinci nüshalarını bulursan gönder.”

Arles, Pazar 9 Eylül 1888 Theo van Gogh'a

 

Gustave Doré kopyası

Van Gogh, Gustave Doré kopyasına ilişkin düşüncelerini Anthon van Rappard'a ve Theo’ya mektuplarında şöyle yazar:

 

Hapishane Avlusu; Doré, 1872 - Van Gogh 1890

 

“Kararlı olabilirsin, ne istediğini biliyorsun.

 

Gustave Doré'nin bir deyişini hep müthiş güzel bulmuşumdur: Bende bir öküz sabrı var. O sözlerde iyi bir şeyi, belli bir kararlı dürüstlüğü hemen görürüm; kısacası, o deyiş bir sürü şey içerir, gerçek bir sanatçı deyişidir. Zihninden böyle bir şey doğan kişiler düşünülünce, sanat ticaretinde "yetenek" konusunda çok sıkça duyulan türden savlar kuzguna özgü iğrenç bir gak sesi gibi gelir bana. "Bende sabır var," ne kadar sakin, ne kadar vakur bir söz.”

Nieuw-Amsterdam, Pazar 28 Ekim 1883 Theo van Gogh'a

 

“Mektubumu bitirdiğimde, dışarı çıktım ve yeni bir illüstrasyon destesiyle, yani şu eski Hollandsche Illustratie'lerle döndüm, dolayısıyla bu partiye bazı nüshalar ekleyebilirim.

 

Önce üç tane çok güzel Daumier.

 

1 Jacque.

 

Sende zaten varsa, fırsat bulduğunda geri gönder.

 

Daumier'ye ait Sarhoşun dört çağı bana en güzel şeylerinden biri olarak görünmüştür hep.

 

Bir Degroux'da olduğu gibi ruh taşıyor. Sana bu baskıyı gönderebildiğim için çok sevinçliyim. Daumierler gittikçe nadirleşiyor.

 

Elinde Daumier'den başka bir şey olsa bile, üstat bu şekilde koleksiyonunda iyi yer edinmiş olur. Bir keresinde Frans Hals'ın enfes çizimlerini görmüştüm. Bu çizimde Frans Hals'a ya da Rembrandt'a özgü bir şeyi (aslına bakılırsa her şeyi) bulmaktayım.

 

Bazı çok güzel Morin'ler ve eski Doré'ler de ekliyorum - gittikçe nadirleşen baskılar.

 

Öncelikle Doré'ye ve haliyle Morin'e karşı "görsel" konusuna dair konuşmaları benim gibi sen de duymuşsundur hiç kuşkusuz.

 

Buna rağmen söz konusu sanatçıların eserlerine hayranlık duymaya devam ettiğin kanısındayım. Ama insan tetikte olmazsa, böyle şeylerden az çok etkilenebilir. Dolayısıyla sana bu baskıları gönderirken, bu kirli ağaç baskılarda Gavarni dönemi, Balzac ve V. Hugo dönemi kokusunun hâlâ bulunduğunu söylemeyi gereksiz bulmuyorum - şimdi neredeyse unutulmuş olan Boheme akımına özgü bir şey. Onlara saygı duyuyorum ve her görüşümde beni elimden gelenin en iyisini yapmaya ve şeyleri gayretle aşmaya özendiriyorlar.

 

Bir Doré çizimi ve bir Millet çizimi arasındaki farklılığı ben de görüyorum elbette ama biri diğerini göz ardı etmeyi getirmez.

 

Bir farklılık olabilir ama benzerlik de var. Doré bir gövdeyi biçimlendirme ve eklemleri çatma işini burnu havada bir ukala edasında kendisiyle dalga geçen birçok kişiden daha iyi, hem de çok daha iyi becerir - örneğin, onun için bir karalamadan ibaret olan o deniz banyosu baskısına bak.

 

Sadece şunu söylüyorum: Millet gibi biri, Doré'nin çizimi hakkında yorumlarda bulunmuş olsa, öyle davranacağından kuşkuluyum ama diyelim ki bunu yapmış olsa, eh, buna hakkı olurdu. Ama Doré'nin tek parmakla yapabildiğinin onda birini iki elleriyle yapamayanların onun eserlerine sövüp sayması küstahlıktan başka bir şey değildir; böylelerinin seslerini kesmeleri ve daha iyi çizmeyi öğrenmeleri akıllıca olur.”

Lahey, Salı 19 Eylül ya da dolayları, 1882 Anthon van Rappard'a

 

Émile Bernard kopyası

Émile Bernard kopyasına dair Van Gogh şunları belirtir Emile Bernard ve Theo’ya mektuplarında:

  

Bretonlu Kadınlar; Bernard, 1888 - Van Gogh, 1888

 

“Bir süre hastalanacağım yönünde hafif bir hisse kapıldım ama Gauguin'in gelişi bu endişemi öylesine giderdi ki geçeceğine eminim. Bir süre beslenmemi ihmal etmemeliyim, hepsi bu. Kesinkes o kadar.

 

Ve bir süre sonra bazı çalışmalar eline geçecek.

 

Gauguin yanında Bernard'la takas ettiği muhteşem bir tablo getirmiş, yeşil bir çayırda Breton kadınları. Beyaz, siyah, yeşil ve kırmızı bir görüntü, mat ten tonları. Neyse, hepimiz umutlu olalım.

 

Benim de satış yapacağım o günün geleceğine inanıyorum ama sana göre çok gerideyim ve para harcarken, hiçbir katkım olmuyor.”

Arles, Perşembe 25 Ekim ya da dolayları, 1888 Theo van Gogh'a

 

“Neyin tebliği o öyle? - - - Zarifliğine amenna denecek melek figürleri, çok beğendiğim iki servi ağaçlı bir seki görüyorum; çok büyük miktarda hava, berraklık var içinde.... ama sonuçta, bu ilk izlenim geçince, işin bir gizemli hava yaratma olup olmadığını merak ederim ve bu ikincil karakterler bana artık bir şey anlatmaz.

 

Ama bu söylediklerim Gauguin'de bulunan tablon gibi, bir çayırda yürüyen Breton kadınlarının çok güzel düzenlemeyle, çok naif belirginlikte renkle tasvir edildiği o tablo gibi sana ait şeyleri özleyeceğimi anlaman için yeter. Ah, onun yerine öyle bir şey geçiriyorsun ki tam kelimeyi söylesem mi acaba, yapay bir şey, sahte bir şey bu.”

Saint-Rémy-de-Provence, Salı 26 Kasım ya da dolayları, 1889 Emile Bernard'a

 

Virginie Demont Breton kopyası

Van Gogh, Virginie Demont Breton kopyasına Theo’ya mektuplarında şöyle değinir:

  

Erkeği Denizde Kadın; Demont Breton, 1889 - Van Gogh, 1889

 

“Demont-Breton’un göğsüne yaslı çocuğuyla eflatunlara bürülü bir kadını resmettiği eserinin kopyasını yapıyorum. Bittiğinde kolleksiyonuma bir eser daha eklenmiş olacak ve onu bir okula bağışlamayı düşünüyorum.”

Saint- Rémy-de-Provence, Salı 8 Ekim ya da dolayları, 1889 Theo van Gogh 'a

 

Jacob Jordaens kopyası

Van Gogh, Jacob Jordaens kopyası konusunda Theo’ya mektuplarında şöyle der:

 

İnekler; Jordaens, 1624 - Van Gogh, 1890

 

“Bing'in çıkardığı, Ot Yaprağı ve karanfiller ve de Housaki röprodüksiyonları çok güzel, bence.

 

Sen ne dersen de düz renkle boyanmış en basit baskıları bile beğeniyorum; Rubens ve Veronese benim için ne kadar güzelse onlar da öyle. Bunların gerçek ilkel sanat olmadığını pek iyi biliyorum. Ancak, ilkeller çok güzel diye, "Louvre'a gittiğimde, ilkellerden öteye geçemiyorum" gibisinden son moda bir sözü benim ağzımdan duyacağını sanma.

 

İnsan, Japon estamplarını ciddi olarak toplayan bir koleksiyoncuya, Levy'nin kendisine diyelim, 'Aziz dostum, şu beş kuruşluk estamplara hayran olmaktan kendimi alamıyorum" diyecek olsa, herhalde adam şoke olacak, karşısındakinin cahilliğine, zevksizliğine acıyacaktır.

 

Aynı şekilde, bir vakitler Rubens'i, Jordaens'i, Veronese'yi beğenmek de zevksizlik sayılıyordu.

 

Evde pek yalnızlık çekeceğimi sanmıyorum. Kötü kış günlerinde ya da uzayıp giden akşamlarda beni tümüyle meşgul edecek uğraşlar bulabileceğim kendime. Dokumacılar, sepetçiler çoğu kez bütün bir mevsimi tek başlarına ya da hemen hemen kimsesiz geçirebiliyorlar, sırf ellerindeki işle uğraşarak.

 

Ama işte, bu gibi insanların tek bir yerde kalabilmelerini sağlayan şey, o evcillik duygusu, çevrenin aşina görünümünün verdiği güven... Elbette yanımda bir iki dostum olsun isterim, ama olmaz ise bu yüzden mutsuzluğa düşecek değilim... Sonra, bir gün birileri gelecek, hiç kuşkum yok bundan. Sen de, evinde birilerinin kalmasına razı olsaydın, konut sorununun pek çok ressamın karşısına çok ciddi bir problem olarak çıktığını görürdün.

 

Kendi payıma, çalışmalarımla para kazanmanın benim için kesin bir görev olduğuna inanıyorum, dolayısıyla ne yapmam gerektiğini çok açık seçik görüyorum.”

Arles, Pazar 23 Eylül ya da 24 Eylül 1888 Theo van Gogh'a

 

Utagawa Hiroshige kopyaları

Utagawa Hiroshige kopyaları ile ilgili Van Gogh kardeşi Theo’ya yazdığı mektupta şunları ifade eder:

 

Köprüde Yağmur; Hiroshige, 1857 - Van Gogh, 1887

 

“Birtakım şeyleri bedelini ödeyerek zorlayacak kadar param olmaması da çok kötü bir şey değil bana sorarsan. Sırf poz verme karşılığı portreler yapmak fikri en garantilisi belki de... Çünkü kentliler köylülerden çok farklı... Kesin olan bir şey var: Antwertp bir ressam için çok ilginç ve güzel bir yer…

 

Atölyem hiç de fena değil, hele duvarlara çok hoşuma giden o Japon estamplarını astıktan sonra... Biliyorsun ya bahçelerde ya da kumsalda küçücük kadın figürleri, atlılar, çiçekler, kargacık burgacık diken dalları…

 

Taşındığım için memnunum, bu kış boş oturmayacağım umudundayım”

Antwerp, Cumartesi 28 Kasım 1885 Theo van Gogh'a

 

“Ama gençlerin çok kızgın olması iyi bir işaret, hakkında iyi konuşan bazı yaşlıların bulunduğunu kanıtlıyor belki.

 

Daha maliyetli olsa bile güneyde kalma meselesine gelince, bak, Japon resmini beğeniyoruz, yarattığı etkiyi yaşayarak gördük, bütün izlenimcilerin ortak yanı bu. Peki, şimdi kalkıp Japonya'ya, bir başka deyişle Japonya'nın dengi olan güneye gitmeyeceğiz, öyle mi? Yani, yeni sanatın geleceğinin sonuçta hâlâ güneyde yattığı kanısındayım.

 

Ama iki ya da üç kişi daha azla geçinmek üzere birbirine yardımcı olabilecekken, orada tek başına kalmak kötü politika sayılır.

 

Burada biraz zaman geçirmeni isterim, böylece şunu sezersin: Bir süre sonra insanın bakışı değişir, daha bir Japon gözüyle görür, rengi farklı biçimde hisseder. Ayrıca tam da burada uzun bir süre kalarak kişiliğimi ortaya çıkaracağım kanısındayım. Japon tıpkı bir şimşek çakımı gibi çabuk, çok çabuk çizer çünkü sinirleri daha duyarlıdır, duyguları daha yalındır. Henüz birkaç aydır buradayım. Peki, söyle bana, Paris'te bir saatte o tekneleri çizebilir miydim?”

Arles, Salı 5 Haziran ya da dolayları, 1888 Theo van Gogh'a

 

Çiçek Açmış Erik Ağacı; Hiroshige, 1857 - Van Gogh, 1887

 

“Sevgili Theo,

 

Bing için 50 franklık banknot koyduğum mektubumu bu sabah almışsındır ve sana tekrar yazmak istememin sebebi bu Bing meselesi. İşin doğrusu, Japon sanatı hakkında yeterince bilgimiz yok.

 

Bereket versin ki Fransız Japonlarını, yani izlenimcileri daha iyi tanıyoruz. Bu kesinlikle işin özü ve asıl şey.

 

Yani, doğrusunu söylemek gerekirse, koleksiyonlarda şimdiden yerini alan, bizzat Japonya'da bulunması şimdiden imkânsız hale gelen Japon sanatı ikincil ilgi konusuna dönüşüyor.

 

Ama sadece bir günlüğüne Paris'i tekrar görebildiğimde, sırf Hokusay'ları ve asıl döneme ait diğer çizimleri görmek için Bing'e uğramayacağım anlamına gelmez bu. Bu arada bizzat Bing'in de alelade Japon haskılarına büyük hayranlık duyduğum sırada bana söylediği şey, ileride başka şeyler de bulunduğunu göreceğim. Loti'nin kitabı Madam Krizantem bana şunu öğretti: Dekorasyon ya da süs olmadığında daireler çıplaktır. Başka bir dönemin aşırı derecede sentetik çizimlerine dönük merakım işte o anda uyandı. Bunlar muhtemelen elimizdeki Japon baskıları karşısında, bir Monticelli karşısındaki ağırbaşlı bir Millet sayılır. Monticelli'lere karşı isteksiz olmadığımı yeterince biliyorsun.

 

Aynı şey renkli Japon baskıları için de geçerli, her ne kadar insanlar bana "O alışkanlığı bırakmalısın," dese bile. Oysa bana öyle geliyor ki vardığımız noktada, renksiz Millet'lerin dengi olan ağırbaşlı niteliği tanımamız oldukça kaçınılmaz.”

Arles, Pazar 15 Temmuz 1888 Theo van Gogh'a

 

Keisai Eisen kopyası

Van Gogh, kardeşi Theo ve Willemien van Gogh'a yazdığı mektupta Keisai Eisen kopyasına şöyle değinir:

 

Oiran; Eisen, 1886 - Van Gogh, 1887

 

“Japon sanatını incelediğimizde, son derece bilge, filozof görüşlü ve zeki bir insan görürüz... Vaktini nasıl harcıyor bu insan? Yeryüzü ile Ay arasındaki uzaklığı ölçerek mi? Hayır. Bismarck'ın politikasını inceleyerek mi? Hayır. Bir tek ot yaprağını incelemektir yaptığı…

 

Ama, bu ot yaprağı, her bitkiyi, sonra mevsimleri, kırsal alanın çok çeşitli yanlarını, sonra da insan figürünü çizmeye götürecektir onu... Ve böylece yaşamı geçer ve yaşam hepsini yapıp bitiremeyeceği kadar kısadır.

 

Şunu kabul et; bu basit Japonların, doğanın ortasında sanki kendileri de birer çiçekmiş gibi yaşayan Japonların bize öğrettiği neredeyse aşlı başına yeni bir din değil mi?

 

Bana öyle geliyor ki, Japon resmini inceleyen herkes çok daha neşeli ve mutlu oluyor. Gelenek ve göreneklerle dolu bir dünyada aldığımız tüm eğitime ve yaptığımız çalışmalara karşın doğaya dönmeliyiz bence.

 

Monticelli'nin yapıtlarının iyi taşbasmaları ya da canlı eau forte'lar halinde röprodüksiyonlarının yapılmamış olması ne acı değil mi? Velazquez'in gravürlerini yapan adam gibi bir gravürcü, bazı ressamların yapıtlarından eau forte'lar yapacak olsa bu ressamlar ne derler acaba, çok merak ediyorum. Neyse, boşver, aslında bizim işimiz, başkalarına bir şeyler öğretmekten çok bir sürü şeyi kendimiz için öğrenmek ve sevmek olmalı... Tabii, ikisi birden de yapılabilir. Japonların çalışmalarında her şeyin sonsuz bir açık-seçiklik içinde olmasına gıptayla bakıyorum. Bu çalışmalar hiçbir zaman bıktırıcı değil ve hiçbir zaman aceleyle yapılmış gibi durmuyorlar. Soluk alıp vermek kadar basit görünüyor; bir figürü birkaç kesin ve emin çizgiyle bir ceket düğmesi iliklercesine kolaylıkla, verebiliyorlar. Ah, ne yapıp yapıp, birkaç çizgiyle bir figür çizmeyi başarmam gerek! Bütün kış bununla uğraşacağım. Bir kez bunu başarabilirsem, o zaman bulvarlarda, sokaklarda yürüyen insanlar ve daha bir sürü yeni konu yapabileceğim resimlerimde. Bu mektubu yazarken bir düzine kadar çizdim. İpin ucunu yakalamış durumdayım artık ama çok karışık bir iş... Çünkü o birkaç çizgide verdiğim erkek, kadın, çocuk, at ya da köpek figürünün birbiriyle uyumlu başı, gövdesi, kol ve bacakları olması gerek. Yakında görüşmek üzere ve elini sıkarım.”

Arles, Pazar 23 Eylül ya da 24 Eylül 1888 Theo van Gogh'a

 

“Theo sana bazı Japon baskıları verdiğini bildirmişti. O resim tarzının şu anda yöneldiği istikameti anlar hale gelmenin en pratik yolu kesinlikle budur. Rengarenk ve parlak.

 

Kendi adıma, burada Japon baskılarına ihtiyacım yok çünkü kendime her zaman diyorum ki burada Japonya'dayım. Bu yüzden yapmam gereken tek şey gözlerimi açmak ve bende bir izlenim bırakan, dosdoğru önümde duran şeyin resmini yapmak.”

Arles, Pazar 9 Eylül ya da 14 Eylül dolayları, 1888 Willemien van Gogh'a

 

“Sevgili kardeşim, biliyorsun ki güneye gelmemin, kendimi tümüyle işime vermemin bir sebebi vardı.

 

Daha farklı bir ışık görme dileği, daha parlak bir gökyüzü altında doğaya bakarsam Japonların duygu ve çizgi stillerini daha iyi anlayacağım düşüncesi…”

Saint-Rémy-de-Provence, Salı 10 Eylül 1889 Theo van Gogh'a

 

Önceki Sayfa

 

Yararlanılan Kaynaklar;

Walther, I.F., (2005). Van Gogh, Birinci Basım, Taschen/Remzi Kitabevi, İstanbul.

Eroğlu, Ö., (2014). Üç Postempresyonist Ruh Cézanne-Van Gogh-Gauguin, Birinci Baskı, Tekhne Yayınlar, İstanbul.

Haz;Jansen, L., Luijten, H., Bakker, N., (2015). Vincent van Gogh Dostlukla Seçme Mektuplar, Birinci Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Çev:Kadıoğlu, B., (2010). Van Gogh, Birinci Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

http://vangoghletters.org