Kaplumbağa Terbiyecisi, 1906, Tuval üzerine yağlı boya, 221.5 x 120 cm, Pera Müzesi, İstanbul.
“Tablo bittiğinde Osman Hamdi başyapıtına baktığını hemen anladı. Sonuçtan hayli memnundu. Ama resmi görenler tabloda ne anlatıldığını anlamakta zorlanmışlardı. Birbirlerine kaplumbağa terbiyecisi diye eski bir mesleğin olup olmadığını soruyorlardı. En okumuş yazmışlar bile böyle bir meslekten söz edildiğini hiç duymamışlardı. Nerede çalışırlardı bu adamlar? Sirklerde mi? Yoksa saray bahçesinde mi? Kimse bilmiyordu. Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında!”
Emre Caner böyle anlatıyor Osman Hamdi Bey’in başyapıtını. “Kaplumbağa Terbiyecisi” 1906'da yapılır ve aynı yıl Paris’teki Salon sergisinde “Kaplumbağalı Adam” (L'homme aux Tortues) adıyla gösterilir.
Resimde Osman Hamdi Bey kendini gezgin bir derviş olarak betimlemiştir. Figürün başında keçe arakiyenin etrafına özensiz biçimde bir yemeni dolanmıştır. Belinde sıkıca bir kemer, üstünde kenarları işlemeli kırmızı bir entari, ayağında sarı sahtiyandan çedikler vardır. Arkasına kavuşturduğu elleriyle neyini tutmaktadır. Sırtında nakkare ya da kudüm cinsinden bir vurmalı çalgı asılıdır ve buna bağlı bir mızrap boynunun bir ucundan aşağıya sarkmaktadır. Hafif öne eğilmiş figür yerdeki kaplumbağaları izlemektedir. Osman Hamdi Bey’in diğer eserlerindeki dik figürlerin aksine beli bükük yorgun bir adamdır sahnedeki. Ellerinin arkada bağlı ve kısmen sırtının dönüklüğü iletişime kapalı olduğu izlenimini uyandırır. Düşünceli beden dili bir küskünlüğün ifadesi gibidir.
Osman Hamdi Bey pek çok eserinde olduğu gibi mekan olarak Bursa'daki Yeşil Cami'yi kullanmıştır. Sahne üst kat odasında bir pencerenin önüdür. Duvar çinileri en ince ayrıntısına kadar resmedilmiştir. Çiniler yer yer dökülmüş ve tuğlalar görünmektedir. Pencere kemerinin iç kısmı tabloya alınmamıştır. Bu, sahnenin daha fazla ışıklı olmasını istemesinin sonucu olarak düşünülebilir. Tek ışık kaynağı figürün önündeki bu alçak penceredir çünkü. Pencerenin üstünde yer alan sivri kemerli alınlıktaki "Şifa'al-kulûp lika'al Mahbub” yani "Kalplerin şifası, Sevgiliyle (Hz. Muhammed) buluşmaktır” yazısını da özenle resme yerleştirmiştir. Birçok resminde olduğu gibi buradaki figür de Osman Hamdi Bey’in kendisidir. Kendi fotoğrafını model olarak kullandığı düşünülür doğal olarak.
Osman Hamdi Bey bir yıl sonra 1907'de resmin daha küçük boyutlu ikinci versiyonunu yapar. Pencere önüne bir testi, sol tarafa bir kaplumbağa, duvara Hz. Muhammed yazılı bir pano ekler.
Resme dair yapılan bir çok farklı yorum vardır:
• Kaplumbağaların Osmanlı toplumunu temsil ettiği ve çaresizce onlara bakmakta olan dervişin onları modernleştirme ve dönüştürme gayreti içindeki aydını simgelediği ileri sürülmüştür.
• Kaplumbağaların ilham kaynağının Lâle Devri’ndeki ‘Sadabad Eğlenceleri’ gecelerinde bahçe aydınlatması için kabuklarına dikilen mumlarla salınan kaplumbağalar olduğu iddia edilmiştir.
• Osmanlı kurumlarında üst düzey yöneticilik yapan Osman Hamdi Bey’in kendisi ile astlarının işe bakışlarının bir allegorisi ve çalışma arkadaşlarına yönelik acımasız bir hicvi olduğu öne sürülmüştür.
• Kaplumbağa terbiyecisinin düşünceli halinin ağırkanlı hayvanları zorla değil ney ve nakkare çalarak eğitme arzusu olarak düşünülmüştür.
• Osman Hamdi Bey, Arkeoloji Müzesi ile Sanayi-i Nefise Mektebi’nin (Güzel Sanatlar Akademisi) kuruluşu ve Asar-ı Atîka Nizamnamesi’nin (Eski Eserler Tüzüğü) çıkarılması gibi girişimlerinde karşılaştığı güçlüklerin ve toplumun yeniliğe kapalılığının iması şeklinde yorumlanmıştır.
• Fransız popüler seyahat dergisi Tour de Monde’daki bir gravürden esinlenerek çizildiği öne sürülmüştür. İddanın kaynağı İsviçreli Aimé Humbert’ın makalesinde bahsi geçen Koreli kaplumbağa terbiyecileridir. Kaplumbağalara sıra halinde yürüme, üst üste dizilme edimlerinin küçük bir davul ritmi eşliğinde nasıl öğretildiği anlatılmakta ve bir gravürle de resmedilmektedir. Gravürde bir elinde davulu diğerinde tokmağı bir figür önüne kattığı sekiz kaplumbağayı bir masaya çıkarmaktadır. Bu iddianın kaynağı da Osman Hamdi Bey’in Bağdat’tan babası Edhem Paşa’ya yazdığı 13 Temmuz 1869 tarihli mektuptur. Şöyle der: “Şu aralar burada bazı tarihi ve arkeolojik incelemeler yapmaktayım. Bana yollamış olduğunuz Tour du Monde’u okudum. Şimdiden belirli sayıda eski eser topladık, çok ilgimi çekiyor. Bir de vakit buldukça resim yapıyorum.”
Kaplumbağa Terbiyecisi’nde ton, model, çizgi ve ışık mükemmel bir şekilde işlenmiş, figür çevresindeki boşluğa yedirilmiş, üç boyutlu derinlikle iki boyutlu resim yüzeyi başarıyla kenetlenmiştir. Kocaman bir sırt, arkada kavuşmuş eller, yerde birkaç kaplumbağa, boşlukta dolaşan loş ışık ve yaşlı adamın temkinle attığı düşünce dolu tek yarım adım, gizem ve mucizeler dünyasından bir yankı gibi kalır belleğimizde…
Yararlanılan Kaynaklar;
Caner, E., (2019). Kaplumbağa Terbiyecisi, Sekizinci Baskı, Kapı Yayınları, İstanbul.
Eldem, E., (2009). “Ressamlar, Kaplumbağalar, Tarihçiler”, Toplumsal Tarih, 185: 20-30.
Shaw, W., (2004). Osmanlı Müzeciliği, Birinci Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul.
Duben, İ., (2016). İpek Duben Yazı ve Söyleşileri 1978-2010, SALT Araştırma.
Eldem, E., (2004). “Osman Hamdi Bey ve Oryantalizm”, Dipnot, Sayı 2: 39-67.
Güven, A., (2013). “Osman Hamdi ve Tablolarında Benlik Durumları”, Marmara İletişim Dergisi, Sayı 20: 220-245.
----- (2019), Osman Hamdi Bey Bir Osmanlı Aydını, Birinci Baskı, Pera Müzesi Yayınları, İstanbul.