Osman Hamdi Bey 30 Aralık 1842'de İstanbul'da doğdu. Sultan Abdülmecid döneminde Ispartalı yağlıkçılar kâhyası Hacı Mustafa Ağa'nın kızı Fatma Hanım ve İbrahim Edhem Paşa'nın dört erkek çocuğunun ilkiydi. Babası Osmanlı Devleti’nin 1829’da Avrupa'ya eğitim için gönderdiği ilk dört öğrenciden biriydi. İbrahim Edhem Paşa Paris Maden Okulu'nu bitirip ülkesine dönmüş, I. Abdülmecid, Abdülaziz ve II. Abdülhamid saltanatlarında çeşitli devlet görevleri üstlenerek sadrazamlığa kadar yükselmişti.
İlkokulu Beşiktaş'ta bitiren Osman Hamdi 1856'da Mekteb-i Maarif-i Adliye’ye geçti. Karakalemle resim denemeleri yapmaya bu dönemde başlar. Edhem Paşa ile Belgrad ve Viyana'yı ziyaret eden Osman Hamdi müze ve sanat eserleriyle ilk kez karşılaşır. Bu gezi bilim ve sanat hayatını etkileyecek derin izler bırakacaktır.
Edhem Paşa çocuklarının da kendisi gibi Avrupa’da eğitim görmesini ister. 1857’de Osman Hamdi’yi hukuk öğrenimi için Paris’e gönderir. Paris’te hazırlık okulu sonrası hukuk fakültesine girer fakat bitiremez. Çünkü onu daha çok cezbeden güzel sanatlar hayatında daha fazla yer kaplar.
Hukuk ile güzel sanatları beraber yürütmeye çalışır. Hukuk’u bitirmesinde ısrarcı olan babasına mektuplarda resim tutkusunu tekrarlayarak onun kanına girmeye çalışır. Paris Güzel Sanatlar Okulu'nda (École des Beaux-Arts) resim derslerine başlar. Ayrıca özel atölyelere de devam eder. Ünlü ressamlar Jean-Léon Gérôme ve Gustave Boulanger Osman Hamdi’nin hocaları olur.
Osman Hamdi'ye Paris’te Ahmed Ali Efendi (Şeker Ahmed Paşa) ve Süleyman Seyid de eşlik etmektedir. Bu üç genç resim tarihine damga vuracaktır. 1867’deki Uluslararası Paris Sergisi’ne Osman Hamdi üç yağlı boya eseri ile katılır. Avrupa gezisindeki Sultan Abdülaziz de Osman Hamdi ile burada tanışır.
Osman Hamdi sanat yolunda ilerlese de babası Edhem Paşa'nın ısrarla istediği hukuk eğitimini bırakır. Babası artık geri dönmesi için sürekli baskı yapar. Bu dönemde Osman Hamdi Fransız Marie ile Paris’te evlenir. On yıl sürecek bu evlilikte iki kızı dünyaya gelir. Osman Hamdi on iki senelik Paris macerası 1869'da İstanbul'a dönerek sonlanır. Ülkesine döndükten birkaç ay sonra Bağdat Valisi Midhat Paşa'nın maiyetinde bulunur. Vilâyet Umur-u Ecnebiye Müdürlüğü (Yabancı İşleri Müdürlüğü) görevini kabul eder. Osman Hamdi, Bağdat valiliğin yabancılarla ilişkileri ve yazışmaları yönetecektir. Bağdat’tan babasına yazdığı mektuplarda daha çok yerel siyasete değinse de resimle olan bağını da koparmaz. Midhat Paşa emrindeki Çeçen savaşçılar ve Bedevi aşiret üyeleri karakalem ve suluboya çalışmalarının figürleri olur.
İki yıllık Bağdat görevi ardından 1871'de ülkesine döner. Yine ileri düzey yabancı dil bilgisi ile yürütülebilecek bir iş olan elçilerin protokol işlerini yapan "Teşrifat-ı Hariciye Müdür Muavini” olur.
1873’te Osmanlı Devleti, Viyana Dünya Sergisi adıyla büyük bir uluslararası etkinlik gerçekleşecektir: Bu etkinliğin yürütücüsü Nafia Nazırı (Bayındırlık Bakanı) Edhem Paşa başkanlığındaki bir komisyondur. Osman Hamdi Bey de sergi komiserliğine (Osmanlı Hükümetinin temsilcisi) tayin edilir. Edhem Paşa Osmanlı mimarisi ve geleneksel kıyafetleri tanıtacak iki kitap hazırlamasını ister. Osman Hamdi “L’Architecture Ottomane - Usul-i Mimari-i Osmani” nin tertip ve tanzimi ile Victor-Marie de Launay ile “Les Costumes Populaires de la Turquie en 1873 - Elbise-i Osmaniye” projelerinde yer alır.
Osman Hamdi Bey 1872 baharında Viyana'da hazırlıkları denetler. Viyana'ya götürülecek malzemelerin hazırlanması, sergi pavyonlarının inşaası, eserlerin nakliyesi ile bizzat uğraşır. 1873'te sergi sonuna kadar orada kalır. Uzun süreli Viyana macerasında yine bir Fransız ve ilk eşiyle adaş olan Marie ile tanışır. Marie Palyart, Osman Hamdi Bey’le İstanbul’a gelir ve Naile ismini alarak evlenirler. Sanatçının ölümüne değin sürecek bu evlilikten üç kız, bir erkek çocukları olur. Osman Hamdi bir çok resminde eşini model olarak kullanır.
1875'te “Hariciye Umur-u Ecnebiye Kâtipliği"ne (Dışişleri Bakanlığı Protokol Müdür Muavini) tayin edilir. 1876’da Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesi üzerine bu görevden alınarak "Matbuat-ı Ecnebiye (Yabancı Basın-Yayın) Müdürlüğü”ne atanır. Bazı kaynaklarda 1875’te "Kadıköy Belediye Başkanı” olduğuna da değinilir.
1876’da Filibe ve Pazarcık olaylarını araştırma komisyonu üyesi olarak bir süre İstanbul'dan ayrılır. 1877’de "Beyoğlu Altıncı Daire Belediye Müdürü” tayin edilir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşının sonuna kadar bu görevde kalır. Savaş bitiminde resme daha fazla zaman ayırmak için devlet memurluğunu bırakır.
Osman Hamdi Bey resim çalışmalarını Kuruçeşme'deki yalısının üst kat atölyesinde yapar. Resmi ve ilmi çalışmalarından kalan diğer zamanlarda Gebze eteklerinde Eskihisar’daki köşkünde zaman geçirir, bahçesindeki atölyede de çalışmalarına devam eder. Eskihisar, Gebze ve civar köylerden pek çok figür resimlerine kaynaklık eder.
Eserleri ilk bakışta Doğu’nun dışarıdan bir gözle irdelenmesi gibi görülse de oluşturduğu bambaşka atmosfer ile Avrupalı Oryantalist resimlerden ayrılır. Mimari, giysi ve nesne detayları Oryantalizm’in aksine gerçekliğe çok daha yakındır. Oryantalist resimlerdeki uyuşuk, durağan, şehvet düşkünü ya da şiddet uygulayan Doğulu, Osman Hamdi Bey'de okuyan, tartışan, müzik icra eden figüre dönüşür.
Türk resmine insan figürlü kompozisyonu getiren sanatçı da Osman Hamdi Bey’di. Büyük boy insan figürü ilk kez onun tablolarında görülür. Bu eserlerde ilk hocalarından Gérôme’nin etkisi açıkça görülür. Onun figürleri kendine güvenen, dimdik duran, düşünen insanlardır. Tablolarında ince ve detaycı bir işçilik göze çarpar. Ayrıca bir portre ressamı olarak eşi, kızları, oğlu, yeğenleri, torunu gibi aile fertlerinin portrelerini de yapar. Osman Hamdi az sayıda da olsa manzara resimleri de çizer.
Bazı eserlerini 1880'lerin başlarından itibaren Elifba Kulübü (Club de I’ABC) kulübünün düzenlediği sergilere gönderir. 1880, 1881 ve 1882 yıllarında üç sergiye katılır. Ayrıca Şeker Ahmed Paşa’nın 1875’te açtığı ikinci sergide Osman Hamdi Bey’in çalışmaları da yer almıştır.
Müze-i Hümayun Müdürü Avusturyalı Philipp Anton Dethier'in ölümü üzerine 1881'de müzenin müdürlüğüne getirilen Osman Hamdi kültür-sanat çalışmalarına yoğunlaşır. İlk iş olarak müze binası olan Çinili Köşk'ün onarımını yapar. Bazılarını kendisinin yöneteceği birçok kazı yaptırıp ilk Türk arkeoloğu ünvanını alacaktır. 1884’te Asar-ı Atika Nizamnamesi’ni uygulamaya koyar. Böylece tarih ve sanat değeri taşıyan eski eserlerin Türkiye sınırları dışına çıkarılması yasaklanır ve arkeolojik kazılarla ilgili hususlar sağlam esaslara bağlanır.
Müdürlük görevi süresince müzedeki eser sayısı sürekli artar. Özellikle 1887 Sayda kazılarında çıkarılan ve "İskender Lahti” ile birlikte bulunan diğer lahitler 1891’de yeni bir binanın yapılmasına vesile olur. 1903’te ikinci, 1907’de üçüncü yeni bina yapılacaktır.
Osman Hamdi Bey Müze Müdürlüğü sonrası Türkiye’de ilk defa yalnızca güzel sanatlar alanında öğretim yapacak Sanayi-i Nefise Mektebi’nin (Güzel Sanatlar Akademisi) kurulmasına önayak olur. 1882’de buraya müdür olarak atanır. Okul Mart 1883'te 20 öğrenciyle faaliyete başlar. İki kurumdaki müdürlük görevi hayatının sonuna kadar devam edecektir. 1894’den itibaren de Düyun-u Umumiye’nin Osmanlı Dâyinler Vekili olur.
1901’de sanatçıların kurduğu "İstanbul'un ilk Salonu” kulübünün 1901, 1902 sergilerine Osman Hamdi Bey birer eserle katılır.
1906'da altmışlı yaşlarındaki Osman Hamdi Bey yerdeki yeşillikleri yiyen kaplumbağaları izlemekte olan tek bir figür üzerinde çalışmaktadır. 1907’de ikinci versiyonunu da yapacağı bu eser en az onun kadar ünlenecek olan "Kaplumbağa Terbiyecisi” dir.
Osmanlı Devleti’nin son döneminde kültür sanat alanına damgasını vuran Osman Hamdi Bey 24 Şubat 1910'da İstanbul’daki yalısında hayatını kaybeder.
Yararlanılan Kaynaklar:
Cezar, M., (1971). Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi, Birinci Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
Eldem, E., (2015), Osman Hamdi Bey İzlenimler 1869-1885, Birinci Basım, Doğan Kitap, İstanbul.
Özsezgin, K., (2015), Çağdaş Sanatımızda Son Osmanlı Osman Hamdi, İkinci Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul.
-----2019, Osman Hamdi Bey Bir Osmanlı Aydını, Birinci Baskı, Pera Müzesi Yayınları, İstanbul.
Epikman, R., (1967). Osman Hamdi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Caner, E., (2019). Kaplumbağa Terbiyecisi, Sekizinci Baskı, Kapı Yayınları, İstanbul.
Demirsar, V. B., (1989). Osman Hamdi Tablolarında Gerçekle İlişkiler, Birinci Baskı, Kültür Bakanlığı yayınları, Ankara.
Gündüz, F., (2007). “Osman Hamdi Bey”, TDV İslâm Ansiklopedisi, 33:468-469
Mansel, A. M., (1960). Osman Hamdi Bey, Belleten, XXIV (94): 291-301
Resimde Osman Hamdi Bey kendini gezgin bir derviş olarak betimlemiştir. Figürün başında keçe arakiyenin etrafına özensiz biçimde bir yemeni dolanmıştır. Belinde sıkıca bir kemer, üstünde kenarları işlemeli kırmızı bir entari, ayağında sarı sahtiyandan çedikler vardır. Arkasına kavuşturduğu elleriyle neyini tutmaktadır.