İnci Küpeli Kız, 1665 dolayları, Tuval üzerine yağlı boya, 44.5 x 39 cm, Mauritshuis, The Hague, Hollanda.
Vermeer’in “İnci Küpeli Kız” tablosu en ünlü portrelerindendir. Vermeer ölüm tarihi 1675’ten 19.yüzyılın yarısına kadar unutulmuşluğa terkedilmişti. İki yüz yılı geçkin süre sonra bir koleksiyoncu tarafından yeniden keşfedilerek tekrar ortaya çıkmıştır. Ardından meşhur bir kitap ve filme de esin kaynağı olmuştu.
Resimdeki kızın adı bilinmiyor ve kimliği konusunda varsayımlar yapılıyordu. Vermeer’in kızı ya da hizmetçisi olabileceği düşünülüyordu. Ama Vermeer'in en büyük kızı Maria 11 yaşındaydı ve resimdeki model daha büyük gösteriyordu. Kızın kimliği giyiminden de çıkarılamıyordu. İpek eşarp ve inci küpe kızın sadece süslü aksesuarlarıydı. Böyle bir küpeye sahip olduğuna göre kızın babası ya da kocası zengin olabilirdi. Vermeer, kızın canlı ifadesini ve egzotik kıyafetini ustalıkla tasvir ederek, portresini yapmaktan daha çok, sadece kıyafet ve ifadesini çalışmak istemişti. Böyle çalışmalar Hollanda’da “tronies” adıyla biliniyordu ve oldukça popülerdi.
Kompozisyonda ışık saçan inci bir küpe takmış genç kızın sadece omzunun üzerinden geriye dönerek verdiği doğal poz görülüyordu. Dudakları ayrık ve soru sorar gibi bir ifadeyle konuşmak üzereymiş gibi betimlenmişti. Vermeer, kızın güzelliğine dikkat çekmek için sarı ve mavi renkleri koyu zemin üzerinde kullanmıştı. Yüzü koyu arka plan ile çerçevelenerek yakasındaki beyaz renkle dikkat üzerine toplanmıştı. Orijinal resmin arka planı koyu yeşilken, zaman içerisinde kararak siyaha dönüşmüştü. Kostümde herhangi bir abartıya yer verilmemiş ya da kızın saçına özen gösterilmemişti. Kızın saçı ipek bir eşarbın altına saklanmıştı. İpekli eşarp, lapis lazuli taşının ezilmesiyle elde edilmiş bir boya olan ultramarin rengindeydi. Kulağında tek bir büyük inci küpe takılıydı ve küpenin bir kısmı gölgede kayboluyordu. Vermeer inciyi saflığın sembolü olarak kullanmıştı.
Vermeer resmin genel atmosferini ışık-gölge tekniğiyle oluşturmuştu. Düz karanlık arka planın ve eğik düşen ışık dikkati yüze çekiyordu. Resmin canlılığını sağlayan göz ve dudaklardaki ışıltılı vurgulara karşılık burnun dış çizgisi ışıkta neredeyse erimişti. Vermeer’in kızın kulağındaki inci küpenin ışıltısını kalın beyaz bir boya birikintisi ile oluşturduğu görülebiliyordu.
Resim pürüzsüz ve canlı gibi görünüyor ve neredeyse bir fotoğrafa benziyordu. Vermeer fırça izlerini görünmez bir şekilde uygulamıştı. Aynı zamanda çizim için fotoğraf makinesinin ilk türlerinden biri olan “camera obscura”dan (karanlık kutu) yardım almıştı. Bu alet bir tüp ve dışbükey bir lens aracılığıyla dışarıdaki nesneyi, duvar ya da tuval benzeri bir yüzeye yansıtıyor ve sanatçı bunu kopyalıyordu. Bu araç sayesinde fotoğrafik bir perspektif elde ediliyordu. Karanlık kutu kullanılarak oluşturulmuş bir imgede yumuşak dış çizgiler ve parlak ışık lekelerinin varlığı bu resimde görülebiliyordu.
Vermeer'in “İnci Küpeli Kız” eserine ait ürünler
Yararlanılan Kaynaklar;
Dickins, R., (2013). Ünlü Resimler, İkinci Baskı, Sıfıraltı Yayıncılık, Ankara.
Lunday, E., (2013). Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları, Beşinci Baskı, Domingo Yayınevi, İstanbul.
Dickins, R., (2013). Ünlü Resimler, İkinci Baskı, Sıfıraltı Yayıncılık, Ankara.