Tumblr.com sitesinde Paintters.co adlı kullanıcının bir çok ressama ait siyah beyaz fotoğrafları ile ilgili yapmış olduğu çalışmalarının bir kısmından örnekler...
Edvard Munch, 12 Aralık 1863’te Norveç'in Løten kasabasında doğdu. Laura Catherine Bjølstad ve askeri doktor Christian Munch’un ikinci ve en büyük oğullarıydı. Edvard bir yaşındayken aile, Christiania'ya (bugün Oslo) taşındı. Beş yaşındayken annesi Laura Munch’u veremden kaybetti. Bu vefatın aileye özellikle babasına olumsuz etkisi oldukça derin olmuştu. Edvard'ın ölümle erken yaşta karşılaşmasından doğan mutsuzluğu, babasının üzüntüsüyle daha da katlanmıştı. Ama onu daha da derinden etkileyen olay kardeşlerin en büyüğü olan ablası Sophie’yı on altı yaşında veremden vefatı oldu. On üç yaşındaydı ve ablasının hayatta kalmak için çırpınışlarına tanık olmuştu. Edvard bu çaresizliğini ve üzüntüsünü birkaç yıl sonra yapacağı resimlerine taşıyacaktı. “Hasta Çocuk” ve “Hasta Odasında Ölüm” gibi resimler ölüm ve hastalıkla ilgili hayatı boyunca hissettiği yoğun duyguların ifadesiydi.
Munch, babasının isteği doğrultusunda mühendislik eğitimi almak üzere Christiana Teknik Koleji'ne girdi. Ama bir yıl öğrenim gördükten sonra resim tutkusu nedeniyle buradan ayrıldı. Babasının bu isteğine karşı durup ressam olmaya karar vermiş ve Norveç’te sanat enstitüsüne kaydını yaptırmıştı. Ağırlığı natüralizm olan bir yerel ekolün kurucusu olan ressamlardan Christian Krohg, Frits Thaulow ve Erik Werenskiold 1882'de Sonbahar Sergisi'ni açmışlardı. Sergi devam edecek olan bir serinin ilkiydi. Munch bu grubu benimsedi ve sonraki birkaç ay boyunca Krohg'dan dersler aldı, renk kullanımını öğrendi. Ancak ihtiyaç duyduğu eğitimi alabilmek için yurtdışına gitmesi gerektiğini düşünüyordu.
1885’te onu destekleyen Frits Thaulow'un yardımı ve birkaç yerden aldığı bursla ilk kez Paris'e gitti. Thaulow manevi ve maddi desteğinin yanısıra, onun ilk başarılarından biri olan 1884 tarihli “Sabah (Hizmetçi Kız)” başlıklı resmini de satın almıştı. Fransa başkentine yaptığı bu yolculuk Munch'un çalışmalarını derinden etkiledi. Dönemin öncü isimlerinin eserlerini gördü. Van Gogh ve Gauguin hayranıydı. İzlenimcileri, art-izlenimcileri ve sembolistleri izledi. İzlenimci resimleri görmesi sanatının gelişim yönünü değiştirdi. Krohg'un ifadesiyle Norveç'in ilk ve tek izlenimcisi olarak geri döndü. Munch, Oslo'da düzenli yapılan Sonbahar Sergileri'nde eserlerini sergilemeye devam etmiş ancak 1887 sergisine karşı olan ilgisizlik nedeniyle bunalıma girmişti.
Munch, 1889’da ilk kişisel sergisini Christania’da açtı. Sergide yüz on yapıtı yer aldı. Genç bir sanatçı için bu oldukça büyük bir başarıydı ve hem olumlu hem olumsuz eleştiriler almıştı. Bu sergi devlet bursu almasının yolunu açmış ve ekimde tekrar Paris'e gitme şansını yaratmıştı. Paris’te portre ressamı Léon Bonnat’nın atölyesinde çalışmaya başlamıştı. Yazı, bundan sonra pek çok kez yapacağı gibi, Norveç sahilindeki Asgardstrand kasabasında geçirdi. Kasım ayında babasının aniden öldüğü haberini alınca psikolojik bir krize girdi ve bir süre çalışamadı.
1890’da Norveç’te aralarında “Karl Johan Sokağı'nda Bir Bahar Günü” tablosunun da bulunduğu Sonbahar Sergisi'nde resimleri sergilendi. 1892'de Berlin Sanatçılar Derneği, Munch'u eserlerini sergilemeye davet etmişti. Ancak bir grup eserinin yer aldığı sergi olumlu eleştiriler almamış ve sergiyi düzenleyenler tarafından bir hafta sonra kapatılmıştı. Büyük tartışmalara neden olan sergideki diğer Norveçli sanatçılar da çalışmalarını geri çekmişlerdi. Bu skandal belki de daha fazla meşhur olmasını sağladı. Genç sanatçılar arasında pek çok destekçisi vardı. 1908 yılına kadar aralıklarla Almanya'da bulunmuştu.
Munch, 1893’te Norveç'e dönmüş, en ünlü eseri “Çığlık” üzerinde çalışmaya başlamıştı. Resim, 1889’da yapmaya başladığı Yaşam Frizi diye bilinen serinin bir parçası oldu. Serinin amacı soluk alıp veren, hisseden, acı çeken ve seven insanların resimlerini yapmaktı. Munch her defasında yeniden düzenleyerek ve yeni resimler ekleyerek bu seri üzerinde yıllarca çalışmıştı. Serinin bütününün sınırları kesin belirlenmemiş ve seriye aldığı resimler yıldan yılda, sergiden sergiye değişmişti. Aynı konulara ara ara dönüp çeşitli tekniklerle tekrar yapmak Munch'un çalışma tarzıydı. Aynı yıl Berlin Sezessionu'yla birlikte sergi açmıştı, artık Münih'teki ve Dresden'deki koleksiyonerlere satışlar yapabiliyordu. 1894'te yazarları arasında Przybyszevvski, Servaes, Meyer-Graefe ve Pastor’un olduğu Munch'un eserlerine dair bir antoloji yayımlandı. Bu eserler daha önce önemsenmediği Berlin’de de iyi karşılanmış, böylece bu kentte daha moralli ve iyi hislerle kalmaya başlamıştı.
1896’da tekrar Paris’e gitti. Bu seyahat Emile Bernard, Maurice Denis ve Mallarmé gibi sembolist şairlerle tanışması bakımından çok önemliydi. Paris'te Yaşam Frizi serisinden bazı resimlerini Salon des Indépendants'da sergiledi. Yazları çoğunlukla Norveç'te, Asgardstrand'daki küçük evinde geçiriyordu. 1898’de Tulla Larsen ile tanışmıştı. Tulla sürekli Munch’un yanındaydı ve onu hiç yalnız bırakmıyordu. İlişkileri birkaç yıl kesintilerle devam etmişti. Bu dönemde bir sinir krizinin eşiğinde olması sebebiyle çalışamamıştı. 1899’un sonlarında bir sanatoryuma yatmış ve birkaç aylık tedavi sonrasında sakin bir hayat arayışıyla Berlin'e taşınmıştı. Ünü yayılılıyor ve finansal durumu iyiye doğru gidiyordu. Yaşam Frizi serisini büyütmüş ve 1902'de Sezession galerisinde sergilemişti. Sergiden olumlu eleştiriler almıştı, artık geleceğin ressamı sayılıyordu.
Aynı yıl, Tulla ile ilişkisini bitirmek istese de Tulla onu bırakmıyordu. Tulla bir bahaneyle Munch'u çağırmış, gelmezse intihar etmekle tehdit etmişti. Munch, Tulla’nın yanına gittiğinde neden ve kimin tarafından olduğu bilinmeyen bir şekilde bir silahla ateş edilmişti. Munch'un sol eli bir daha düzelemeyecek şekilde yaralanmıştı. Bu Tulla ile son görüşmesi olmuştu. Aynı dönemde yaptığı resimlerde Tulla ya bir katil ya da huzurunu bozan kişi olarak yer alıyordu.
1903'te Paris’e gitmiş ve burada kemancı Eva Mudocci ile tanıştı. Mudocci, Munch'un bir seri litografının ilham kaynağı olmuştu. Avrupa'da ve ABD'de sayısız sergi açtı. Bu dönemi alkolizmin eşiğinde ve duygusal stres altında geçiyor ve sık sık hastalanıyordu. Hassas durumuna karşın Munch, yıllarca çalışmasının ve mücadelesinin karşılığını almaya başlamıştı. 1905'te Dresden'de bir araya gelen Die Brücke adı verilen dışavurumcu grubun lideri olarak görülmeye, takdir almaya başlamıştı.
1908'de Kopenhag'da bir sergi hazırlarken, manevi ve fiziksel yorgunluğa yenik düştü. Duygusal çalkantılarının ve aşırı alkolün neden olduğu bir sinirsel bunalım tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Kopenhag’da kendi isteğiyle bir klinikte birkaç ay tedavi gördü. Tedavi süresi başarılı geçmiş ve Munch, tamamen iyileşmiş ve moralli olarak hastaneden çıktı. Norveç devletinin St. Olav Norveç Kraliyet Nişanı'nın verilmesinin de onun yeniden enerji bulmasında, canlanmasında katkısı olmuştu. Norveç'e yerleşmeye karar verdi. Oslo fiyordunda bir mülk satın aldı. Sade bir yaşam sürüyor ve çevresindekilerin yaşamlarından ilham alıyordu. Bu nekahat dönemi, Munch'un hayatında dönüm noktası oldu. Eserleri daha güneşli ve ılımlı bir tondaydı ama önceki çalışmalarındaki öfke ve keder tamamen yok olmamıştı.
Christiana Üniversitesi'nin yeni Büyük Salonu'nu dekore etmesi için verilen sipariş, önemli projelerinden biri oldu. Üniversite 1911'de yüzüncü kuruluş yıldönümünü kutlayacaktı ve bunun için önde gelen İskandinav sanatçılarını yeni binaya yapılacak duvar resmi yarışmasına çağırmıştı. Başarılı proje sunan sanatçılardan biri olan Munch, 1909 baharında, yeniden enerji kazandığı bir zamanda, çalışmaya başladı. Üniversite Munch’un resimlerini kabul etti ve dekorasyon 1916’da tamamlandı. Üç devasa yağlıboya pano tasarlamıştı, daha küçük olanlar dekoratif ilavelerdi. Soldaki pano “Tarih” konulu dev bir çalışmaydı. Merkezdeki pano konusunu gündoğumundan alıyordu ve üçüncü pano ise Alma Mater (Gidilen Okul) iyi huylu kadın özelliklerini öne çıkarmaktaydı.
Munch 1912'de Köln'deki Sonderbund sanat grubuyla sergi açmak için davet aldı. Grubun çalışmaları Dışavurumculuk akımıyla tanımlanmıştı. Avrupa'dan sanatçıların katılımıyla Köln'de önemli ve büyük bir sergi açıldı.
1916’da Skoyen Ekely'de mülk satın aldı ve yaşamının sonuna kadar orada yaşadı. 1921-1922’de Oslo'daki Freia Çikolata Fabrikası'nın kantini için duvar resimleri yaptı.1930 yılında geçirdiği bir göz rahatsızlığı nedeniyle çalışmalarını yavaşlattı. Son dönemlerinde sağlığı giderek bozulmaya başladı. 1933’te Fransız Légion d'Honneur ve Norveç Kraliyet St. Olav Büyük Haç nişanlarını aldı. Almanya'da Nazizm'in yükselişiyle eserleri "Dejenere Sanat" kategorisine alındı. Alman kuvvetlerinin Nisan 1940’ta Norveç'in istilası ressamın hayatının son dönemindeki acı deneyimlerden oldu. 23 Ocak 1944’te, seksen yaşında Ekely'de vefat etti.
Yararlanılan Kaynaklar;
Ingles, E., (2015). Munch, Birinci Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
Lunday, E., (2013). Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları, Beşinci Baskı, Domingo Yayınevi, İstanbul.
Dickins, R., (2013). Ünlü Resimler, İkinci Baskı, Sıfıraltı Yayıncılık, Ankara.
Cassou, J., (2006). Sembolizm Sanat Ansiklopedisi, Dördüncü Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul.
1863 12 Aralık'ta Norveç'in Løten kasabasında doğdu. Laura Catherine Bjølstad ve askeri doktor Christian Munch’un ikinci çocuğuydu. Beş kardeştiler; Sophie, Andreas, Laura ve Inger.
1864 Aile, Christiania'ya (Oslo'nun o yıllardaki adı) taşındı.
1868 Annesi otuz yaşında veremden öldü.
1877 Ablası Sophie on altı yaşında veremden öldü.
1879 Mühendislik eğitimi almak üzere Christiana Teknik Koleji'ne girdi.
1880 Resim yapmaya başladı. Christiania'da hocaları Hans Olaf Heyerdahl ve Christian Krohg'dan eğitim aldı.
1881 Kraliyet Sanat ve Tasarım Okulu'nda hocası Julius Middelthun'dan dersler aldı.
1884 “Sabah (Hizmetçi Kız)” başlıklı resmini Frits Thaulow satın aldı.
1885 İlk kez Paris'e gitti. Krohg'un onu Norveç'in ilk ve tek izlenimcisi olarak tanımlamasıyla geri döndü.
1886 Avangard "Christiania Bohemleri" grubuna katıldı.
1889 İlk kişisel sergisini açtı. Ekim'de tekrar Paris'e gitti. Léon Bonnat ile çalışmaya başladı. Yaşam Frizi'nin parçalarını yapmaya başladı. Yazı Norveç sahilindeki Asgârdstrand kasabasında geçirdi.
1890 Norveç'e döndü. Sonbahar Sergisi'nde on resmi sergilendi. Aralarında “Karl Johan Sokağı'nda Bir Bahar Günü” tablosu da vardı.
1892 Berlinli Sanatçılar Derneği'nde sergiye davet edildi. On altı yıl boyunca aralıklarla Almanya'da yaşadı.
1893 Norveç'e döndü. "Çığlık" üzerinde çalıştı. Berlin Sezessionu'yla birlikte sergi açtı.
1894 Gravür ve oymabaskılar yapmaya başladı. Munch'un eserlerine dair yazıların toplandığı bir antoloji yayımlandı.
1895 Norveç'e döndü. 1896 Tekrar Paris'e gitti. Hayat Frizi resimlerini Salon des Indépendants'da sergiledi. Erkek kardeşi Andreas vefat etti.
1898 Tulla Larsen ile tanıştı.
1899 Norveç'te bir sanatoryuma yattı.
1902 Berlin Sezession galerisinde, Hodler ve Kandinsky'nin yanında tablolarını sergiledi. Yaşam Frizi serisi bunlar arasındaydı. Tulla Larsen ile ilişkisi bitti.
1903 Eva Mudocci ile tanıştı.
1908 Kopenhag'da sergi açtı. Sinir krizi geçirdi ve kendi isteğiyle bir kliniğe yattı. Norveç Kraliyet St. Olav Şövalye Nişanı'nı aldı.
1909 İyileşti ve Norveç'e döndü.
1911-1916 Oslo Üniversitesi'nin Büyük Salonu'ndaki duvar resimlerini yaptı.
1912 Köln'de Sonderbund sergisine katıldı.
1913 Berlin'de Dışavurumcu sergide yer aldı. New York'ta Armory Show'da grafik çalışmaları sergilendi.
1916 Skoyen'de Ekely'de mülk satın aldı ve yaşamının sonuna kadar orada yaşadı.
1921-1922 Christiania'daki Freia Çikolata Fabrikası'nın kantini için duvar resimleri yaptı.
1925 Baverya Güzel Sanatlar Akademisi'nin onursal üyeliğine seçildi. Christiania şehrinin adı Oslo olarak değiştirildi.
1926 Kız kardeşi Laura vefat etti.
1930 Geçirdiği bir göz rahatsızlığı nedeniyle çalışmalarını yavaşlattı .
1933 Fransız Légion d'Honneur ve Norveç Kraliyet St. Olav Büyük Haç nişanlarını aldı.
1935 New York'ta resimleri sergilendi.
1937 Göteburg'a gitti. Bu son yurtdışı seyahati oldu.
1940 Norveç Naziler tarafından işgal edildi.
1944 23 Ocak'ta Ekely'de vefat etti.
Edvard Munch, 1893'te en ünlü eseri olan “Çığlık” üzerinde çalışmaya başladı. Resim, konusu yaşam, aşk, ölüm ve bunların uyandırdığı yoğun duygular olan “Yaşam Frizi” isimli bir serinin parçasıydı. Munch her defasında yeniden düzenleyerek ve yeni resimler ekleyerek bu seri üzerinde yıllarca çalıştı...
Tumblr.com sitesinde Paintters.co adlı kullanıcının bir çok ressama ait siyah beyaz fotoğrafları ile ilgili yapmış olduğu çalışmalarının bir kısmından örnekler...
Tumblr.com sitesinde Paintters.co adlı kullanıcının bir çok ressama ait siyah beyaz fotoğrafları ile ilgili yapmış olduğu renklendirme çalışmalarının bir kısmından yeni örnekler...
Sanatçının görünüşünü, kişiliğini ve ruh halini yansıtan otoportreler, hem yapıldıkları çağın hem de sanatçının içinde yaşadığı ortama özgü özellikleri taşımaktadırlar. Rembrandt, Van Gogh, Picasso, Munch ve Otto Dix gibi birçok ünlü ressam otoportresini yapmıştır. Her biri bu otoportrelerde kendine has çizgileri kullanmıştır. Ressamların paletleri ve resimleri arasındaki bağlantı, paletlerin üzerindeki boyalar onların kişisel tarzlarını ve tekniklerini göz önüne sermektedir.
Edvard Munch’un ilk dönem eserlerinde içe dönük ve karamsar bir atmosfer egemendi. Bu atmosfer son dönemlerinde güneşli ve ılımlı bir hal alsa da öfke ve keder tamamen yok olmadı. Ruhsal ve duygusal konuları tema olarak hep ön planda tutan Munch’un, farklı dönemlerindeki “Ağlayan Çıplak”, “Madonna” ve “Hasta Odasında Ölüm” adlı resimlerinden örnekler ile çalışmalarındaki detaylar, renk geçişleri ve fırça darbeleri;
Edvard Munch’un farklı dönemlerindeki “Dörtnala Koşan At”, “Otoportre”, ve “Çığlık” adlı resimlerinden örnekler ile çalışmalarındaki detaylar, renk geçişleri ve fırça darbeleri;